Biz Ömrümüzü Böldük İkiye / BİZİM ZAMANIMIZDA diye…

aşk/Savaş

Bir sabah uyurken uyandırmışlar ve önüne koymuşlar büyük halini, ayakların sandalyede otururken, yere basmadan. Savaş çıkmış, yaşadığın yeri bölmüşler ikiye, bir parçasını eline vermişler oyna diye. Hâlbuki çocukça oyunlar oynamak istiyordun, hep kazanmak ümidinde… Doğduğun gün kaybettiklerin, bir ödül gibi dönsün istemiştin sana. Koşarken ayaklarında hız, yapayalnız…

Ada/mın Serüveni…

Tüm kaçmaların bir sebebi vardır, eğer yoksa duyulan acı ve hasret zamanla kendi sebebini yaratır… Kimliğini unutmamalı insan, kaçarken sonra ayakları yere basamaz, gelişmez, büyüyemez. Giden koptuğuyla kalır, geçmişinden eksik kalınca, bütüne hasretle yaşar hep… Çalınan her şarkı yaralı bir kuş gibi yüreğinde çırpınır, dili ayrı müziği aynıdır; ama senden başlayıp ona giden o kanlı dereyi durduramamıştır hiçbir şey, çaresizlik büyüdükçe ah aynı dağdan yankılanır aynı ovaya yayılır.

Bu SENİ SEVMİYORUM demek DEĞİLDİR…

İki aşık bir bavulun içindeydik/ Hayal otelini terk ederken/ senin kirli çamaşırların vardı içinde tüten/ benimkilerse ömür boyu giyilmediklerinden/ sahte etiketler sallanıyordu üstünden Aşk İngilizce konuşuyordu/ duygulara dokunmadan/ Benim içimde bir maraz bir çocuksu heyecan/ Aynı yerde fırfırlı eteğimle dönüp dururken/ aşk eteklerimden savruluyordu/ Ve ben her dilden anlıyordum onu/ yaşamadan…

Önce ELEKTRİKLER KOPTU

Ve işte öyle başladı SAVAŞ…

Sabah sabah kalktı. Tüm kemikleri ağrıyordu. Gün aydınlanmamıştı daha… İlk defa geç kalkmıştı çünkü uyumamıştı zaten…! Gülümsedi. Akşam aldığı güzel haberle soğuğa rağmen içi ısındı. Kazanmanın ve elde ettiğinin sevinciyle düğmeye bastı, oda aydınlandı, ev aydınlandı, dünyası aydınlandı. “O ne güzel grevdi öyle” diye düşündü…

Bir Ev Kadınının Gözlem(e)leri

-Gül Perisine-

“Ne gözlemesi” dedi. “Bildiğin börek işte! Hamuru aç, içine malzemeyi koy ve saçta kavur… Kırk senelik börek, gözleme oldu. Adını duyunca insan da şey sanıyor, hani biri bizi gözlemekte sanki…” Güldü. “Hayrımıza olmadı bana sorarsan, hamuru kendi elinle açtığında daha güzel olurdu; hellimler bile başkaydı o zaman…” O hiç börek yapmayı öğrenememişti. Yerindi… Ailenin kadınları çalışıyordu, vakit dardı, ona gelene kadar gözleme çıkmıştı ve kolaydı. İnsanın geçmişinde öğrenemediği çok şey var pişmanlık duyduğu ama üstesinden gelebilir, yeter ki istesin

Sayfalar

Subscribe to GÜLFİDAN ERHÜRMAN RSS