Hayatımızdaki ALFRED HITCHCOCK ve ANDY PANDYler... (1)

Hayatıma yön veren adamlardan biri diyebilirim Alfred Hitcock için, korkutarak bir çocuğun hayatına yön verilmesine şiddetle karşı olamama rağmen. Çocukluğunu korumacı ebeveynden uzak yaşayanlar ne dediğimi anlar... Tüm tehlikelerden küçük yaşta kendi çabalarınızla korunmayı öğrenmek zorunda kalmışsanız sizi mutlu edecek şeylerden çok, doğru olacak şeylere odaklanırsınız. Bu mutsuzluk bahasına olsa da...  

ELİ/ni TUT/amadım

Adam/a                        
Düşün… O kadar karaydı ki ufkum/sevmeyi bile unutmuşum,/ aşkı da sen hatırlattın bana/Hani gençken gövdesine yürek çizdiğim/ kavuşuksuz bir sevdaydı devrim…/Ve düşüm, öylece kalmıştı bir ağaç kökünde/Sen kangren olan o yüreği kanattın işte/ Bilir misin yalan/aşk öldürmüyormuş/ bir ülke kadar büyük olsa da/kaldırabilirmiş yürek/ sonu olmayanı da/ve aşkı tekrar yaşayabilirmiş insan/ yaşam kararsa da gün batımında/ bulutlar kenetlenebilirmiş ufukta/ her renkte, ahenkle/yeter ki insan hayal kurmayı bilsin./Sen bir kimliksiz resimde/ eksik kalarak bir yanını çizdiğim/haramsın, hayalle vuslata erdiğim/kimsenin bilmediği/ hep sınırsız sevdiğim adam/sın…

UCU YANIK MEKTUPLAR (1)

 -Bana doğayı ve doğamı öğreten, öğretmenlerime-

Sevgili hocam, son yazdığınız mektupta da dediğiniz gibi gün adayı ışıltıyla kuşatıyor evet, tüm bu kargaşaya rağmen… Ve doğru…! Birilerinin şu adayı yazması gerekiyor. Aşkıyla, türküsüyle, geleneğiyle ama kendi dilinde. Dil de endemik olmalı, konuştukça nasıl fark ediliyorsa, yazıldığında da tınısını duymalı insan…

bir KEHANETİN geç kalmış KURBANLARI…

Lafa bak! Yahu biz böyle bir laftan korkacak insanlar mıyız, ne kıyametler gördük biz! Biz öyle bir halkız ki devamlı ağlanacak hâlimize güleriz; bizi kim korkutabilir ki böyle hurafelerle? Ne kıyameti yahu? Biri böyle bir laf ettiği anda ona hayatı dar ederiz. İşimiz gücümüz bu bizim. Dünyayla ilişiğimiz olmadığından, söylenen her şey beynimize, elimize, ayağımıza değil, hep dilimize vurur. Kaç senenin kurrası, kaç savaş görmüş kahramanlarız biz. Mayaların bundan haberi yok… Kim korkutabilir ki bizi? Biz savaş kahramanlarıyız oğlum.

AŞKI on dört kere ANLATMAK… ANLA/MA/YANA…

Sen bilmezsin nasıl bir gecede sabaha vurur baş hiç uyumadan ve nasıl yazılır bir insanın kaderi yüreğine ve nasıl başlar o aşk denilen savaş… Bir sayfanın dönerken çıkardığı hışırtı, başka bir sayfa açıldığının muştusu… Sanki hayata başka biri olarak uyanmak arzusu… Ve o aklına gelince sabaha gülümsemek, karartmak gözünü gece kurduğun boş hayalle… Hep o çıkartmayla sevileceğini zannetmek… Fincandaki yıldız, deneyimsiz duygular, çevrildiğinde düşen ilkbahar ve hep içinde yaşayan ölü, o boğduğun hayal… Bir haçla hayatına eklenen ümidi kesmediğin güvercin… Kısaca aşk… Yani…

Sayfalar

Subscribe to GÜLFİDAN ERHÜRMAN RSS